ütüleme

listen to the pronunciation of ütüleme
التركية - الإنجليزية
ironing

When she was finished ironing, Mary switched off the iron and unplugged it, then left it alone for a while to let it cool. - Mary ütülemeyi bitirdikten sonra ütüyü kapattı ve fişini çekti sonra soğuması için kendi haline bıraktı.

Dear, don't worry. When you get back everything'll be done—the dishes, the ironing, everything... You won't have to do anything other than take a nice bath and slip yourself under the covers. - Sevgilim, endişe etme. Döndüğünde her şey hazır olacak - Bulaşıklar, ütüleme, her şey... Güzel bir banyo yapmaktan ve kendini kurulamaktan başka bir şey yapmak zorunda kalmayacaksın.

press
ütülemek
{f} iron

It took me several hours to iron all your shirts. - Tüm gömleklerinizi ütülemek birkaç saatimi aldı.

I had to iron his shirts again! It's the last time! - Bu gömleği yine ütülemek zorunda kaldım! Son kez!

ütüleme presi
ironing press
ütülemek
to iron, to press
ütülemek
crease
ütülemek
sealing
ütülemek
iron out
ütülemek
seam adhesion
ütülemek
scorch
ütülemek
(Tekstil) pressing
ütüle
iron out
ütüle
{f} ironed

Tom ironed his shirt. - Tom gömleğini ütüledi.

She ironed his shirts. - O onun gömleklerini ütüledi.

ütüle
{f} iron

This cloth irons well. - Bu kumaş iyi ütülenir.

Tom ironed his shirt. - Tom gömleğini ütüledi.

ütülemek
press
ütülemek
hot-press
ütüle
ironout
ütülemek
to singe (poultry, etc.)
ütülemek
to iron or press (clothes, etc.)
التركية - التركية
Ütülemek işi
ütülemek
Alevde tüylerini ya da kabuğunu yakıp gidermek
ütülemek
Alevde tüylerini veya kabuğunu yakıp gidermek
ütülemek
Alevde tüylerini veya kabuğunu yakıp gidermek: "Çakmak kıvılcım çıkardı, çıkarmasıyla pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi."- B. Felek
ütülemek
Ütü ile buruşukluklarını gidermek
ütülemek
Ütü ile buruşukluklarını gidermek: "Bir erkek hizmetçisini sevse, ondan daha iyi kimsenin çamaşır ütüleyemeyeceğine inanır."- R. H. Karay
ütüleme
المفضلات