Sami worked at a topless bar.
- Sami bir üstsüz barda çalıştı.
A topless feminist was arrested outside the Vatican.
- Üstsüz bir feminist, Vatikan dışında tutuklandı
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
He lives at the top of the hill.
- O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
She holds a senior position in the government.
- O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
These products are superior to theirs.
- Bu ürünler onlarınkinden daha üstün.
I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
How to overcome the high value of the yen is a big problem.
- Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
There are few high-ranking positions left open for you.
- Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
Tom told the taxi driver to keep the change.
- Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
- Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
The police undertook exhaustive searches but failed to find the body.
- Polis ayrıntılı aramaları üstlendi ama cesedini bulamadı.
The body was found under the overpass.
- Ceset üst geçidin altında bulundu.
I want Italian dressing on my salad.
- Salatamın üstüne İtalyan sosu istiyorum.
That dress looks good on you.
- O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
He put the skis on top of the car.
- Kayakları arabanın üstüne koydu.