Everything I undertake goes wrong.
- Üstlendiğim her şey ters gidiyor.
The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
- Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
I undertook responsibility for him.
- Ben onun için sorumluluk üstlendim.
The police undertook exhaustive searches but failed to find the body.
- Polis ayrıntılı aramaları üstlendi ama cesedini bulamadı.
My friend ended up taking the rap for a crime he didn't commit.
- Arkadaşım işlemediği bir suç için sorumluluk üstlenmeyi bitirdi.