Look at the picture at the top of the page.
- Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
She holds a senior position in the government.
- O hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
He holds a senior position in the government.
- O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
She called down from upstairs to ask what the noise was about.
- O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
- Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
His beating four competitors in a row won our high school team the championship.
- Onun üst üste dört rakibini yenmesi lise takımımıza şampiyonluk kazandırdı.
Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
- Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
Tom told the taxi driver to keep the change.
- Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
His paper is superior to mine.
- Onun raporu benimkine göre üstündür.
We saw the sun rise above the horizon.
- Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
Tom has no upper body strength.
- Tom'un üst vücut gücü yok.
The police undertook exhaustive searches but failed to find the body.
- Polis ayrıntılı aramaları üstlendi ama cesedini bulamadı.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
That dress looks good on you.
- O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.
He put the skis on top of the car.
- Kayakları arabanın üstüne koydu.
Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
- Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.