It isn't hard to overcome your weaknesses.
- Zayıflıklarının üstesinden gelmek zor değil.
He had to overcome a lot of obstacles.
- O, bir sürü engelin üstesinden gelmek zorundaydı.
I'd like to handle this in my own way.
- Kendi tarzımla bunun üstesinden gelmek istiyorum.
Sami wanted to handle his anger.
- Sami öfkesinin üstesinden gelmek istedi.
The situation was getting difficult to deal with.
- Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
We have to overcome many difficulties.
- Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
We have managed to overcome the first obstacle.
- İlk engelin üstesinden gelmeyi başardık.
Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
Peter overcame a lot of difficulties before succeeding as a doctor.
- Peter doktor olmayı başarmadan önce birçok zorluğun üstesinden geldi.
As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
- Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
Daily exercise is effective in overcoming obesity.
- Günlük egzersiz, obezitenin üstesinden gelmek için etkilidir.