Daily exercise is effective in overcoming obesity.
- Günlük egzersiz, obezitenin üstesinden gelmek için etkilidir.
As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
- Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
You have to overcome the difficulties.
- Zorlukların üstesinden gelmek zorundasın.
In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
- Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
Sami wanted to handle his anger.
- Sami öfkesinin üstesinden gelmek istedi.
It's hard for me to handle so much pressure.
- Bu kadar çok baskının üstesinden gelmek benim için zordur.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
The situation was getting difficult to deal with.
- Durumun üstesinden gelmek gittikçe zorlaşıyordu.
The pioneers have overcome a series of obstacles.
- Öncüler bir dizi engelin üstesinden geldiler.
They can overcome their fear.
- Onlar korkularının üstesinden gelebilirler.
Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
The pioneers overcame a set of obstacles.
- Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
You have to cope with those difficult problems.
- Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.