ürkek

listen to the pronunciation of ürkek
التركية - الإنجليزية
timid

I did not think he was so timid. - Onun böyle ürkek olduğunu düşünmemiştim.

Tom is quite timid, isn't he? - Tom oldukça ürkek, değil mi?

gun shy
shrinking
fearful
nervous

Tom was really shy and nervous. - Tom gerçekten utangaç ve ürkekti.

Tom's nervousness was noticeable. - Tom'un ürkekliği fark edilebiliyordu.

nervy
easily startled or frightened; (animal) which shies easily
fainthearted
jumpy

Tom seems a little jumpy, doesn't he? - Tom biraz ürkek görünüyor, değil mi?

I don't know why you're all so jumpy. - Neden hepinizin bu kadar ürkek olduğunu bilmiyorum.

mousy
faint
scary
shy

Tom's squirrel is not shy at all. He even stole nuts from right under my nose! - Tom'un sincabı hiç ürkek değil. Hatta o burnumun dibinden fındık çaldı.

This squirrel is not shy. - Bu sincap ürkek değil.

timorous
tremulous
timid, fearful, shy
(at) skittish
spooky

I haven't seen this spooky enemy before! - Daha önce bu kadar ürkek düşman görmedim!

dysthymic
ürkek (hayvan)
shy
ürkek bir şekilde
faintheartedly
ürkek hayvan
shy
ürkek kimse
shy
ürkek ürkek
shyly
ürkek ürkek
timidly
التركية - التركية
Çok ürken: "Burasını yaramaz çocukların kapatıldığı ceza hücresi sandığım için ürkerek geri çekiliyorum."- Y. K. Karaosmanoğlu. Çekingen: "Kız, benzi uçmuş, yarı ürkek, yarı yalvarışlı gülümsüyordu ona."- T. Buğra
Çekingen
Çok ürken
ürkek ürkek
Ürkerek, çekingenlikle
ürkek
المفضلات