üret

listen to the pronunciation of üret
التركية - الإنجليزية
{f} generating
come up with

In my free time, I come up with plans to create more free time. - Boş zamanımda daha fazla boş zaman yaratma planları üretiyorum.

{f} manufacture

That factory manufactures toys. - O fabrika oyuncaklar üretir.

Robots are used to manufacture cars. - Robotlar araba üretmek içindir.

generate

Tourism generated many new jobs. - Turizm birçok yeni iş üretti.

Nuclear power is used to generate electricity. - Nükleer enerji elektrik üretmek için kullanılır.

{f} produce

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do. - Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.

bring out
{f} producing

Factories were producing more than ever before. - Fabrikalar her zamankinden daha çok üretiyorlardı.

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

{f} produced

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

The thunderstorm produced a lot of lightning. - Fırtına bir sürü yıldırım üretti.

{f} manufacturing

The manufacturing process has been streamlined. - Üretim süreci geliştirildi.

They are manufacturing TV sets in this factory. - Onlar bu fabrikada TV setleri üretiyorlar.

bring#out
rapor üret
(Bilgisayar) generate report
üre
(Denizbilim) urine
üre
urea
üre
carbamide
üre
procreate
üre
{f} breeding

This chemical will prevent germs from breeding. - Bu kimyasal mikropların üremesini engeller.

To the best of my knowledge, this chemical will prevent germs from breeding. - Bildiğim kadarıyla, bu kimyasal mikropların üremesini engelleyecek.

basamak üret
(Bilgisayar) generate digits
toplu üret
mass produce
tuzak üret
(Bilgisayar) generate trap
üre
ureal
üre
{f} manufacturing

This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products. - Bu fabrika parçalardan bitmiş ürünlere kadar ölçünlenmiş entegre üretim sistemi kullanmaktadır.

They are manufacturing TV sets in this factory. - Onlar bu fabrikada TV setleri üretiyorlar.

التركية - التركية

تعريف üret في التركية التركية القاموس.

Üre
kaurit tutkalı
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan billursu toz
üre
Süt ve darı ile yapılan tatlı
üre
Memelilerde protein metabolizmasının son ürünü olan ve idrarla dışarı atılan bileşik
üre
Vücutta biriken azotlu bileşik
üre
Tarımda kullanılan azotlu gübre
üre
Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan, erimiş bir durumda idrarla dışarı atılan azotlu madde
üre
Sakarya iline özgü bir tür köfte
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan temel gereçlerden beyaz, billursu toz
üre
Memelilerde pratein metobolizmasının son ürünü olan madde
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan beyaz ve billursu toz
üre
Sakarya iline özgü bir tatlı
üret
المفضلات