üret

listen to the pronunciation of üret
التركية - الإنجليزية
{f} generating
come up with

In my free time, I come up with plans to create more free time. - Boş zamanımda daha fazla boş zaman yaratma planları üretiyorum.

{f} manufacture

This factory manufactures automobile parts. - Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.

That factory manufactures toys. - O fabrika oyuncaklar üretir.

generate

The solar panels generate electricity. - Güneş panelleri elektrik üretir.

This machine generates electricity. - Bu makine elektrik üretir.

{f} produce

The hosiery factory produces 600,000 pairs of socks a day. - Çorap fabrikası günde 600.000 çift çorap üretir.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

bring out
{f} producing

Factories were producing more than ever before. - Fabrikalar her zamankinden daha çok üretiyorlardı.

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

{f} produced

His mobile phone produced radio emissions that interfered with other phones. - Onun cep telefonu, diğer telefonları engelleyen radyo emisyonu üretti.

The thunderstorm produced a lot of lightning. - Fırtına bir sürü yıldırım üretti.

{f} manufacturing

Let's bring manufacturing jobs back to America. - Üretim işlerini Amerika'ya geri getirelim.

They are manufacturing TV sets in this factory. - Onlar bu fabrikada TV setleri üretiyorlar.

bring#out
rapor üret
(Bilgisayar) generate report
üre
(Denizbilim) urine
üre
urea
üre
carbamide
üre
procreate
üre
{f} breeding

To the best of my knowledge, this chemical will prevent germs from breeding. - Bildiğim kadarıyla, bu kimyasal mikropların üremesini engelleyecek.

This chemical will prevent germs from breeding. - Bu kimyasal mikropların üremesini engeller.

basamak üret
(Bilgisayar) generate digits
toplu üret
mass produce
tuzak üret
(Bilgisayar) generate trap
üre
ureal
üre
{f} manufacturing

Let's bring manufacturing jobs back to America. - Üretim işlerini Amerika'ya geri getirelim.

This factory uses an integrated manufacturing system standardized from parts on through to finished products. - Bu fabrika parçalardan bitmiş ürünlere kadar ölçünlenmiş entegre üretim sistemi kullanmaktadır.

التركية - التركية

تعريف üret في التركية التركية القاموس.

Üre
kaurit tutkalı
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan billursu toz
üre
Süt ve darı ile yapılan tatlı
üre
Memelilerde protein metabolizmasının son ürünü olan ve idrarla dışarı atılan bileşik
üre
Vücutta biriken azotlu bileşik
üre
Tarımda kullanılan azotlu gübre
üre
Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan, erimiş bir durumda idrarla dışarı atılan azotlu madde
üre
Sakarya iline özgü bir tür köfte
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan temel gereçlerden beyaz, billursu toz
üre
Memelilerde pratein metobolizmasının son ürünü olan madde
üre
Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan beyaz ve billursu toz
üre
Sakarya iline özgü bir tatlı
üret
المفضلات