The company produces soy sauce and other food products.
- Şirket soya sosu ve diğer gıda ürünlerini üretiyor.
Unfair tariffs are imposed on foreign products.
- Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
Overseas subsidiaries are putting out top-of the-line products.
- Yurt dışı şubeleri seçkin ürünleri dışarı çıkarıyor.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
- Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
We'll have a good crop if this good weather keeps up.
- Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
The company manufactures a variety of paper goods.
- Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
The company manufactures a variety of paper goods.
- Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
Keep this product out of children's reach.
- Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
- Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
You boycotted merchandise from that country.
- Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
England imports Spanish produce.
- İngiltere, İspanyol ürünü ithal ediyor.
Fresh produce is sold at an open-air market.
- Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
There is a good market for these articles.
- Bu ürünler için, iyi bir pazar var.
The shop sells articles of all kinds.
- Dükkan her türde ürünler satar.
This is the fruit of your imagination.
- Bu hayal gücünün ürünüdür.
In the fall we harvest our summer crops.
- Sonbaharda bizim yaz ürünlerimizi hasat ederiz.
The rains ruined the harvest.
- Yağmurlar ürünü harap etti.
These lands yield little.
- Bu topraklar az ürün verir.
Books are the offspring of one's mind.
- Kitaplar birinin aklının ürünleridir.
The atomic bomb is the offspring of 20th century physics.
- Atom bombası, 20. yüzyılın fizik ürünüdür.
Japonya'nın temel mahsulü pirinçtir.
- Japonyanın temel ürünü pirinçtir.
Muhtelif mahsuller yetiştirdi.
- Çeşitli ürünler yetiştirdi.