ürününün

listen to the pronunciation of ürününün
التركية - الإنجليزية
in conformity
ürün
product

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

I prefer to buy domestic rather than foreign products. - Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.

ürün
{i} crop

We'll have a good crop if this good weather keeps up. - Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.

Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day. - Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.

ürün
(Ticaret) outcome
ürün
goods

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

Handmade goods are very expensive nowadays. - Bugünlerde el yapısı ürünler çok pahalı.

ürün
produce, product; crop, harvest, yield; work; result
ürün
(Politika, Siyaset) good

The shop carried leather goods. - Dükkân deri ürünler getirdi.

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

ürün
{i} child

Keep this product out of children's reach. - Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.

ürün
bearing
ürün
thruput
ürün
commodity
ürün
work

All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental. - Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.

ürün
merchandise

You boycotted merchandise from that country. - Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.

ürün
result
ürün
production

Mass production reduced the price of many goods. - Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.

ürün
produce

The trend is always to produce more products using fewer employees. - Eğilim her zaman daha az işçi kullanarak daha fazla ürün üretmektir.

Fresh produce is sold at an open-air market. - Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.

ürün
output
ürün
emblements
ürün
turnout
ürün
(Tekstil) article

This shop sells articles of all kinds. - Bu dükkan her türde ürün satar.

There is a good market for these articles. - Bu ürünler için, iyi bir pazar var.

ürün
fruit

This is the fruit of your imagination. - Bu hayal gücünün ürünüdür.

ürün
harvest

The rains ruined the harvest. - Yağmurlar ürünü harap etti.

In the fall we harvest our summer crops. - Sonbaharda bizim yaz ürünlerimizi hasat ederiz.

ürün
graduate
ürün
yield

These lands yield little. - Bu topraklar az ürün verir.

ürün
offspring

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

The atomic bomb is the offspring of 20th century physics. - Atom bombası, 20. yüzyılın fizik ürünüdür.

ürün
result, product
ürün
end product
ürün
product; produce, crop, yield
ürün
growth
ürün
progeny
ürün
turnoff
ürün
work (of art)
ürün
futures
التركية - التركية

تعريف ürününün في التركية التركية القاموس.

Ürün
hasılat
Ürün
mahsul

Yeni mahsul beni hayal kırıklığına uğrattı. - Yeni ürün beni hayal kırıklığına uğrattı.

Muhtelif mahsuller yetiştirdi. - Çeşitli ürünler yetiştirdi.

ürün
üretimle elde edilen kullanma değeri
ürün
Gençlerin tırnakları üzerinde bulunan aklık
ürün
r tutum ve davranışın ortaya çıkardığı şey
ürün
Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul
ürün
Doğadan elde edilen yararlı şey
ürün
Türlü endüstri alanlarında ham maddelerin işlenmesiyle elde edilen şey
ürün
Bir tutum ve davranışın ortaya çıkardığı şey
ürün
Eser
ürününün
المفضلات