There are many products imported from Poland to Turkey.
- Polonya'dan Türkiye'ye ithal edilen bir sürü ürün var.
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
We'll have a good crop if this good weather keeps up.
- Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
The main crop of Japan is rice.
- Japonyanın temel ürünü pirinçtir.
Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
The shop carried leather goods.
- Dükkân deri ürünler getirdi.
Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
Keep this product out of children's reach.
- Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
- Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
You boycotted merchandise from that country.
- Sen o ülkenin ürünlerini boykot ettin.
Mass production reduced the price of many goods.
- Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
The company produces soy sauce and other food products.
- Şirket soya sosu ve diğer gıda ürünlerini üretiyor.
England imports Spanish produce.
- İngiltere, İspanyol ürünü ithal ediyor.
The shop sells articles of all kinds.
- Dükkan her türde ürünler satar.
There is a good market for these articles.
- Bu ürünler için, iyi bir pazar var.
This is the fruit of your imagination.
- Bu hayal gücünün ürünüdür.
Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
- Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
In the fall we harvest our summer crops.
- Sonbaharda bizim yaz ürünlerimizi hasat ederiz.
These lands yield little.
- Bu topraklar az ürün verir.
The atomic bomb is the offspring of 20th century physics.
- Atom bombası, 20. yüzyılın fizik ürünüdür.
Books are the offspring of one's mind.
- Kitaplar birinin aklının ürünleridir.
Memleketimizin başta gelen mahsulü pirinçtir.
- Ülkemizin başlıca ürünü pirinçtir.
Muhtelif mahsuller yetiştirdi.
- Çeşitli ürünler yetiştirdi.