Most of the consonants are pronounced like those in English.
- Ünsüzlerin çoğu İngilizcedekiler gibi telaffuz edilir.
My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant.
- Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.
His courage won him fame.
- Cesareti ona ün kazandı.
Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.
- Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü.
Tom has a very bad reputation around town.
- Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
Many scientists have the reputation of being eccentric.
- Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.
Tom and Mary, the famous celebrity couple, want to get divorced.
- Ünlü şöhretli çift Tom ve Mary boşanmak istiyorlar.
Who's your favorite celebrity?
- Senin en sevdiğin ünlü kimdir?
To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.
She is a noted singer.
- O, ünlü bir şarkıcıdır.
The Anglophones always complained about the vowels /a e i o u/ in artificial languages. Those sounds are used because most other sounds other people cannot pronounce.
- Anglofonlar her zaman yapay dillerdeki ünlü seslerden/aeiou/ şikâyet ettiler. Bu sesler diğer insanların telaffuz edemedikleri diğer birçok seslerden dolayı kullanılırlar.
This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth.
- Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.
My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant.
- Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.
All the streets in this area are named after famous people.
- Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.
He gained renown through the novel.
- O, roman sayesinde ün kazandı.
He was renowned to be a very good pilot.
- O çok iyi bir pilot olduğu için ünlüydü.
Many scientists have the reputation of being eccentric.
- Çok sayıda bilim adamı eksantrik olma ününe sahiptir.
He has a reputation for taking a long time to make a decision.
- Geç karar vermesiyle ünlüdür.
Sami was falsifying his university records.
- Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.
You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.
- Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
The college bestowed an honorary degree on him.
- Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.
She is an honor to our college.
- O bizim üniversite için bir onurdur.