ülfet

listen to the pronunciation of ülfet
التركية - الإنجليزية
familiarity, acquaintance, experience
friendship
(social) dealings, relations, intercourse
familiarity
ülfet etmek
1. to become familiar with, gain an experience of. 2. to have dealings with. 3. to be friends with
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.İnsanları fikren dalâlete atan sebeblerden biri; ülfeti, ilim telâkki etmeleridir. Yâni me'lufları olan şeyleri kendilerince mâlum bilirler. Hattâ ülfet dolayısıyla âdiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler. Halbuki ülfetlerinden dolayı mâlum zannettikleri o âdi şeyler birer hârika ve birer mu'cize-i kudret oldukları halde, ülfet sâikasiyle onları teemmüle, dikkate almıyorlar; ta onların fevkinde olan
Tanışma, görüşme: "Temiz ve metin bir insan olduğu ilk ülfetinden anlaşılırdı."- Y. K. Beyatlı
Tanışma, görüşme
Dostluk, ahbaplık
(Osmanlı Dönemi) alışma, alışkanlık; birisiyle münâsebette bulunmak, ünsiyet, ahbaplık, dostluk, huy etme, görüşme, konuşma
Dostluk, ahbaplık: "Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı / Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı."- Y. K. Beyatlı
Bir topluluğun din ve dünya düşüncelerinde inançlarında birbirlerine uygun olmaları
Alışlanlık
Alışma, kaynaşma
ülfet
المفضلات