Tom has no sick pay, no paid vacation and no paid overtime.
- Tom'un hastalık maaşı, ücretli tatili ve ücretli mesaisi yok.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Each employee is entitled to a two week paid vacation per year.
- Her çalışan, yılda iki haftalık ücretli bir tatil yapma hakkına sahiptir.
The price doesn't include consumption tax.
- Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
What's the price of this umbrella?
- Bu şemsiyenin ücreti nedir?
You must pay the admission fee here.
- Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.
There is no admission fee for children under five.
- 5 yaş altı çocuklar için giriş ücreti yoktur.
The union won a 5% wage increase.
- Sendika, % 5 oranında ücret artışı kazandı.
The union was modest in its wage demands.
- Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
Do you charge for delivery?
- Teslimat için bir ücret alıyor musunuz?
Would you be willing to send me a sample free of charge?
- Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?
How much does it cost to get in?
- Giriş ücreti ne kadar?
The biggest concern is cost.
- En büyük kaygı ücret.
How much is your hourly pay?
- Saatlik ücretin ne kadar?
You need to pay extra for the batteries.
- Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
He promised to pay us high wages.
- Bize yüksek ücret ödemeye söz verdi.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Show me a list of your rates, please.
- Bana ücretlerinin bir listesini göster, lütfen.
Bus rates have stayed the same for two years.
- Otobüs ücretleri iki yıl aynı kaldı.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in Italy?
- İtalya'da asgari ücret nedir?
The workers pushed for a raise in salary.
- İşçiler ücret artışı istediler.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.