They announced an increase in tuition fees.
- Öğrenim ücretlerindeki bir artışı duyurdular.
I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid.
- Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.
The price doesn't include consumption tax.
- Ücrete tüketim vergisi dahil değil.
The food at this restaurant is not good, the prices expensive, and the service lousy. In short, don't go to this restaurant.
- Bu restorandaki yemek iyi değil, ücretler pahalı ve servis berbat. Kısaca bu restorana gitme.
How much is the entrance fee?
- Giriş ücreti ne kadardır?
The net-cafes here cater to students; fees start at around a pound an hour.
- Buradaki net-kafeler öğrencilere yiyecek ve içecek sağlamaktadır; ücretler yaklaşık saati bir pounddan başlamaktadır.
The union was modest in its wage demands.
- Sendika ücret taleplerinde mütevazı idi.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
Would you be willing to send me a sample free of charge?
- Bana ücretsiz bir numune gönderir misiniz?
Are the tip and service charge included?
- Bahşiş ve servis ücreti dahil mi?
The cost of the air fare is higher than of the rail fare.
- Uçak bileti ücretinin tutarı tren bileti ücretinden daha yüksek.
How much does it cost to get in?
- Giriş ücreti ne kadar?
You need to pay extra for the batteries.
- Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
How much is your hourly pay?
- Saatlik ücretin ne kadar?
The leaders of the Union agitated for higher wages.
- Sendikanın liderleri, daha yüksek ücret için ortalığı karıştırıyorlardı.
The manager advanced him two weeks' wages.
- Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.
Bus rates have stayed the same for two years.
- Otobüs ücretleri iki yıl aynı kaldı.
I have to pay high rates to the boarding.
- Pansiyona yüksek ücretler ödemek zorundayım.
The fee includes the payment for professional services needed to complete the survey.
- Araştırmayı tamamlamak için gereken mesleki hizmetler ücrete dahildir.
It wasn't my idea to hire him.
- Onu ücretle çalıştırmak benim fikrim değildi.
We've hired Tom to paint our garage.
- Garajımızı boyaması için Tom'u ücretle tuttuk.
The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
If necessary, I have no objection to paying a special fee.
- Eğer gerekliyse, özel bir ücret ödemeye hiçbir itirazım olmaz.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
- Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
What's the minimum salary in the Czech Republic?
- Çek Cumhuriyetinde asgari ücret nedir?
What's the minimum salary in Australia?
- Avustralya'da asgari ücret nedir?
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
Those who have not paid their dues are asked to see me at the end of class.
- Ücretlerini ödememiş olanların dersin sonunda beni görmeleri isteniyor.