özlemli

listen to the pronunciation of özlemli
التركية - الإنجليزية
(someone) who is filled with longing
wistful
özlem
missing

Aren't you missing something? - Bir şey özlemiyor musun?

Aren't you missing anyone? - Herhangi birini özlemiyor musun?

özlem
{i} longing

We are all longing for peace in the world. - Biz hepimiz dünyada barış için özlem duyuyoruz.

They stared longingly at each other. - Onlar birbirlerine özlemle baktılar.

özlem
yearning

I feel a yearning for the university. - Üniversiteye karşı bir özlem hissediyorum.

özlem
longing, yearning, aspiration hasret, tahassür
özlem
nostalgia
özlem
craving

Tom has a craving for chocolate ice cream. - Tom'un çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.

özlem
hanker
özlem
passion
özlem
hunger
özlem
missness
özlem
yen
özlem
(isim) Longing, yearning
özlem
hankering
özlem
aspiration

Life's aspirations come in the guise of children. - Hayatın özlemleri çocukların kılığında gelir.

He is extremely pessimistic and has no aspirations. - O oldukça karamsar ve hiç bir özlemi yok.

özlem
aspiration, ardent desire
özlem
(a) yearning, (a) longing
özlem
long

Didn't I have a right to seek the happiness I longed for? - Özlemini çektiğim mutluluğu aramaya hakkım yok muydu?

They stared longingly at each other. - Onlar birbirlerine özlemle baktılar.

التركية - التركية
Özlemi olan, özleyen, hasretli
Özlem
hasret
özlem
Bir kimseyi veya bir şeyi görme, kavuşma isteği, hasret, tahassür: "Nasıl doysun, yılların özlemini gideriyor."- A. İlhan
özlem
Bir kimseyi veya bir şeyi görme, kavuşma isteği, hasret, tahassür
özlemli
المفضلات