özgürlüğü

listen to the pronunciation of özgürlüğü
التركية - الإنجليزية
(Sosyoloji, Toplumbilim) freedom of movement
The right of a citizen to travel within a state, and to leave and return to that state
özgür
free

Everyone is free to contribute. - Herkes katkıda bulunmakta özgürdür.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

düşünce özgürlüğü
freedom of thought
özgür
{s} independent

She's a smart and independent girl. - O, akıllı ve özgür bir kız.

I want to be more independent. - Ben daha özgür olmak istiyorum.

konuşma özgürlüğü
free speech

You have the right to free speech, but not the right to slander. - Serbest konuşma özgürlüğün var ama iftira etme hakkın yok.

düşünce özgürlüğü
breadth
bilgi edinme özgürlüğü
(Politika, Siyaset) freedom of information
özgür
(deyim) fancy free
özgür
liberal

He's had a liberal upbringing. - O, özgürlükçü bir terbiye aldı.

Senator Kerry was considered a liberal. - Senatör Kerry bir özgürlükçü olarak kabul edildi.

özgür
(deyim) scot free
özgür
footloose
özgür
at liberty

Are you at liberty to talk? - Konuşmaya özgür müsün?

I'm not at liberty to tell you about the incident. - Kaza hakkında sana anlatmakta özgür değilim.

basın özgürlüğü
freedom of the press
haber alma özgürlüğü
Freedom of information
özgür
freebsd
özgür
emancipated
Bilgi Özgürlüğü Yasası
(Askeri) Freedom of Information Act
basın ve yayın özgürlüğü
liberty of the press
dernek özgürlüğü
(Hukuk) freedom of association
din özgürlüğü
(Hukuk) freedom of religion
din özgürlüğü
(Kanun) liberty of conscience
düşün özgürlüğü
freedom of thought
düşünce özgürlüğü
catholicity
hareket özgürlüğü
free swing
hareket özgürlüğü
freedom of movement
hareket özgürlüğü
rope
hareket özgürlüğü
free hand
hizmet sağlama özgürlüğü
(Hukuk) freedom to provide services
ifade özgürlüğü
(Hukuk) freedom of expression
irade ve seçme özgürlüğü
(Politika, Siyaset) liberium arbitrium
irade özgürlüğü
freedom of will
işçilerin dolaşım özgürlüğü/serbestisi
(Hukuk) freedom of movement for workers
konuşma özgürlüğü vermek
unmuzzle
seyahat özgürlüğü
(Hukuk) freedom of travel
sınırsız hareket özgürlüğü vermek
give smb a free hand
vicdan özgürlüğü
(Hukuk) freedom of conscience
yapma özgürlüğü
faculty
Özgür
(isim) Free, independent
özgür
free; liberated serbest, hür
özgür
latitudinarian
özgür
at large
özgür
unfettered
özgür
exempt
özgür
liberty

The essence of liberty is mathematics. - Özgürlüğün özü matematiktir.

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

özgür
rakish
öğretim özgürlüğü
academic freedom
التركية - التركية

تعريف özgürlüğü في التركية التركية القاموس.

basın özgürlüğü
Görüş ve düşünceleri basın ve yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkı
düşünce özgürlüğü
Düşüncenin dış baskı ve yasaklarla sınırlandırılmaması, bunların etkisinden bağımsız olması
Özgür
hür
özgür
Toplumsal baskılara, özellikle görgü kurallarına boyun eğmeyen, tavır ve davranışlarında serbest olan
özgür
Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür (ulus, ülke)
özgür
Siyasi bir güç tarafından denetlenmeyen, engellenmeyen
özgür
Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan
özgür
Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür
özgür
Başkasının kölesi olmayan, hür
özgür
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür: "Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar."- S. Birsel
özgür
Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür
özgür
Tutuklu olmayan, hür
الإنجليزية - التركية

تعريف özgürlüğü في الإنجليزية التركية القاموس.

ifade özgürlüğü
Freedom of speech
özgürlüğü
المفضلات