özensiz

listen to the pronunciation of özensiz
التركية - الإنجليزية
careless

She's sloppy and careless. - O özensiz ve dikkatsiz.

inattentive
slipshod
(someone) who does careless work
carelessly done, slipshod
slipshod, carelessly done
inelaborate
sloppy

I don't ever try to be sloppy. But I have to admit, I'm notorious for making unintentional typos. - Özensiz görünmeye çalışmıyorum asla, ama itiraf etmeliyim ki, istemeden yaptığım yazım hatalarıyla adım çıkmıştır.

Tom did a sloppy job. - Tom özensiz bir iş yaptı.

slack
imprecise
özen
attention

Pay attention to what you're doing. - Yaptığın şeye özen göster.

özen
care

Tom rose with great care. - Tom büyük özenle kalktı.

I gave my carefully prepared speech. - Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.

özensiz, düzensiz (kimse)
sloppy, irregular (no)
özen
heed
özen
caution
özen
rigor
özen
punctilio
özen
solicitude
özen
carefulness
Özen
(isim) Care, carefulness, attention
özen
assiduity
özen
care, attention, pains itina, ihtimam
özen
pains

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özen
application
özen
elaboration
özen
jealousy
özen
thought

Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully. - Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.

özen
painstaking

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

التركية - التركية
Özenmeden, kaba, baştan savma, gelişigüzel yapılan (iş), itinasız
Özenmeden, kaba, baştan savma, gelişigüzel yapılan (iş), itinasız: "Onun yanında kendisini inanılmayacak kadar özensiz ve çirkin buluyordu."- A. İlhan. Özenmeden, isteksizce iş yapan (kimse)
Özenmeden, isteksizce iş yapan (kimse)
itinasız
kaba saba
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam: "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler."- H. Taner
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
özensiz
المفضلات