özenmek

listen to the pronunciation of özenmek
التركية - الإنجليزية
emulate
elaborate on smth
to take pains, to try hard; to imitate, to ape
to want to imitate (someone)
to take pains (to do something, over something)
to try to (do something one knows little about): Şarkıcılığa özendi. She tried to become a singer. özene bezene very painstakingly, with the greatest of care. özene özene with utmost care, very painstakingly. özenip bezenmek to take great pains
take pains
try hard
take an example by
elaborate on something
özen
attention

Pay attention to what you're doing. - Yaptığın şeye özen göster.

özen
care

Considerable care is advised when driving in winter weather. - Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.

Tom rose with great care. - Tom büyük özenle kalktı.

özen
heed
özen
caution
özen
rigor
özen
punctilio
özen
solicitude
özen
carefulness
fazla özenmek
overdo
Özen
(isim) Care, carefulness, attention
özen
assiduity
özen
care, attention, pains itina, ihtimam
özen
pains

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özen
application
özen
elaboration
özen
jealousy
özen
thought

Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully. - Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.

özen
painstaking

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özenme
emulation
özenme
painstaking
التركية - التركية
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak: "Biri hukuktan çıkar, hariciye memurluğuna göz diker; diğeri tıbbiyeyi bitirir, aktörlüğe özenir."- R. H. Karay
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek: "Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususî özenmiş yaratmış mabut."- Âşık Veysel
(-e durum ekiyle kullanılan fiil, -den durum kiyle kullanılan fiil) Birini veya bir şeyi taklit etmeye çalışmak
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek: "Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut."- Âşık Veysel
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak
Birini veya bir şeyi taklit etmeye çalışmak
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak: "Biri hukuktan çıkar, hariciye memurluğuna göz diker; diğeri tıbbiyeyi bitirir, aktörlüğe özenir."- R. H. Karay
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam: "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler."- H. Taner
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
özenme
Özenmek işi, özen
özenmek
المفضلات