özenme

listen to the pronunciation of özenme
التركية - الإنجليزية
emulation
painstaking
özen
attention

Pay attention to what you're doing. - Yaptığın şeye özen göster.

özen
care

Great care has been taken to use only the finest ingredients. - Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.

She always takes care of her children. - Her zaman çocuklarına özen gösterir.

özenmek
emulate
özen
heed
özen
caution
özen
rigor
özen
punctilio
özen
solicitude
özen
carefulness
karşı cinse özenme
transvestism
Özen
(isim) Care, carefulness, attention
özen
assiduity
özen
care, attention, pains itina, ihtimam
özen
pains

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özen
application
özen
elaboration
özen
jealousy
özen
thought

Please take your rubbish with you and dispose of it thoughtfully. - Lütfen çöpünü yanına al ve onu özenli bir şekilde at.

özen
painstaking

He did his work painstakingly. - O, işini özenle yaptı.

özenmek
elaborate on smth
özenmek
to take pains, to try hard; to imitate, to ape
özenmek
to want to imitate (someone)
özenmek
to take pains (to do something, over something)
özenmek
to try to (do something one knows little about): Şarkıcılığa özendi. She tried to become a singer. özene bezene very painstakingly, with the greatest of care. özene özene with utmost care, very painstakingly. özenip bezenmek to take great pains
özenmek
take pains
özenmek
try hard
özenmek
take an example by
özenmek
elaborate on something
التركية - التركية
Özenmek işi, özen
özenmek
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak: "Biri hukuktan çıkar, hariciye memurluğuna göz diker; diğeri tıbbiyeyi bitirir, aktörlüğe özenir."- R. H. Karay
özenmek
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek: "Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususî özenmiş yaratmış mabut."- Âşık Veysel
özenmek
(-e durum ekiyle kullanılan fiil, -den durum kiyle kullanılan fiil) Birini veya bir şeyi taklit etmeye çalışmak
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam: "Yenisini onlar özenle bileğime geçirdiler."- H. Taner
özen
Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam
özenmek
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek: "Dünya güzelliği sendedir mevcut / Hususi özenmiş yaratmış mabut."- Âşık Veysel
özenmek
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak
özenmek
Birini veya bir şeyi taklit etmeye çalışmak
özenmek
Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak: "Biri hukuktan çıkar, hariciye memurluğuna göz diker; diğeri tıbbiyeyi bitirir, aktörlüğe özenir."- R. H. Karay
özenmek
Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük dikkat ve ilgi göstermek, itina etmek
özenme
المفضلات