özelleşmiş

listen to the pronunciation of özelleşmiş
التركية - الإنجليزية

تعريف özelleşmiş في التركية الإنجليزية القاموس.

özel
{s} exclusive

This bookstore deals exclusively in old and rare books. - Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor.

It's one of the most exclusive addresses in the city. - Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.

özel
specific

I want specific information. - Özellikli bilgi istiyorum.

Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut. - O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.

özel
{s} special

What does the special taste like? - Özel lezzet neye benziyor?

What's the restaurant's speciality? - Restaurantın özel ürünü nedir?

özel
personal

Tom has a personal bodyguard. - Tom'un özel koruması var.

They asked me to leave because they were going to have a personal talk. - Benden gitmemi istediler çünkü özel bir konuşma yapacaklardı.

özel
especial

We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep. - Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.

It is especially hot today. - Hava bugün özellikle çok sıcak.

özel
particular

I am pleased with this vivid portrait in particular. - Ben özellikle bu canlı portreden memnunum.

I don't think Tom is particularly handsome. - Tom'un özellikle yakışıklı olduğunu sanmıyorum.

özel
confidential
özel
private

Private detectives were hired to look into the strange case. - Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.

Hackers find new ways of infiltrating private or public networks. - Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.

özel
special; exceptional
özel
{s} individual
özel
{s} extraordinary
özel
{s} sole
özel
(Bilgisayar) custome
özel
airs
özel
one-off
özel
magnify
özel
(Latin) ad hominem
özel
teteatete
özel
special risk
özel
privacy

Please respect my privacy. - Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.

özel
esoterical
özel
dedicated

The dedicated bike zone is most often at the rear of the train. - Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.

Tom is a dedicated teacher. - Tom özel bir öğretmendir.

özel
{s} proper

You are not allowed here. This is private property. - Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.

She believes that jade has medicinal properties. - O, yeşim taşının tıbbi özellikleri olduğuna inanmaktadır.

özel
distinctive

Japan has many distinctive traits. - Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.

The Japanese language has many distinctive characteristics. - Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.

özel
peculiar

Each language has its peculiarities. - Her dilin özellikleri vardır.

özel
magistral
özel
protected
özel
specific of
özel
specific to
özel
private; personal; special; particular; specific; distinctive
özel
very

You handled that particular situation very well. - O özel durumun çok iyi şekilde üstesinden geldin.

You handled that particular problem very well. - O özel sorunun çok iyi üstesinden geldin.

özel
state

The private colleges and universities of the United States are autonomous. - ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.

özel
intimate
özel
(Askeri) senior officer present afloat (USN) - mevcut kıdemli subay (denizde) SO-peculiar special operations-peculiar - özel harekat
özel
custom , private , special
özel
proprietary
özel
ad hoc
özel
privy
özel
self

Generosity is an important trait in today's selfish society. - Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.

özel
closet
özel
express

We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one. - Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.

As my watch was slow, I missed the special express. - Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.

özel
esoteric
özel
custom, private, special
özel
teteàtete
التركية - التركية

تعريف özelleşmiş في التركية التركية القاموس.

Özel
hususi
Özel
mahsus
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
özel
Dikkatle değer, istisnai
özel
Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususi, zati: "Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta."- N. Cumalı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususî, zatî
özel
Her zaman görülenden, olağandan farklı
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan: "Kendisini özel olarak görmek istediğini söyledi."- F. R. Atay
özelleşmiş
المفضلات