öyleyse

listen to the pronunciation of öyleyse
التركية - الإنجليزية
then

If you want to become my friend, then also become the friend of my friend. - Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun.

I cannot believe you did not see him then. - Öyleyse onu görmediğine inanamam.

well

Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults. - Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.

Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then. - Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse.

if so

If so, what can we do about it? Do you want to make a proposal? - Eğer öyleyse, bu konuda ne yapabiliriz? Bir teklif yapmak ister misin?

If so, it shouldn't be any problem at all, should it? - Eğer öyleyse hiç de sorun olmamalı, değil mi?

in that case
well then
if so, then
well, then
öyle
so
öyle
{s} such

You do such a thing once too often and get punished. - Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.

He is not such a fool but he can understand it. - O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.

öyle
as such

He is a famous painter and should be treated as such. - O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.

If you are a student, behave as such. - Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.

öyle
thusly
öyle
so that
öyle
accordingly

While I understand what you are saying, I cannot do accordingly. - Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.

öyle
like that

I never heard anything like that. - Ben asla öyle bir şey duymadım.

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

öyle
precisely

Tell me precisely why you think so. - Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.

öyle
too

It's not such a big problem. You're worrying way too much. - O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.

Mm-hm. I think so too. - Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.

öyle
thus and so
öyle
arent
düşünüyorum öyleyse varım
I think therefore I am
Öyle
rather

Our car is rather old, but so is theirs. - Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.

I would rather die than do such an unfair thing. - Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

öyle
thus, thusly, so, in that manner
öyle
such ... as that/those, such, (something, someone) like that
öyle
such; so; that; like that
öyle
(Fiili Deyim ) as much
التركية - التركية
O hâlde
öyle
O denli, o kadar, o derece
öyle
O yolda, o biçimde, o tarzda
öyle
Onun gibi olan, ona benzer
öyle
İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle
Onun gibi olan, ona benzer: "Ben öyle bir şey demedim."- R. H. Karay. O yolda, o biçimde, o tarzda: "
öyle
yle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki, insanı çileden çıkarıyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. O denli, o kadar, o derece: "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de, kasavetlenmeyesin öyle."- O. C. Kaygılı. İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyleyse
المفضلات