He is not such a fool as to believe that story.
- Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
It was such a hot day that we went swimming.
- Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
He is a famous painter and should be treated as such.
- O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.
If you are a student, behave as such.
- Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.
While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
- Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
I would never say anything like that.
- Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
Never have I heard anyone say a thing like that.
- Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
Tell me precisely why you think so.
- Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.
You do such a thing once too often and get punished.
- Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
At your age, I would think so, too.
- Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.
I would rather die than do such an unfair thing.
- Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
Our car is rather old, but so is theirs.
- Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.