He is not such a fool but he can understand it.
- O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.
Such was the explosion that the roof was blown off.
- Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.
I know him well. Oh, do you?
- Onu iyi tanırım. Ah, öyle mi?
Is that so? Let's go there next then.
- Öyle mi? O zaman bir sonraki sefer oraya gidelim.
Did it really happen like that?
- Gerçekten öyle mi oldu?
Did you just really say that?
- Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?
Tom intends to go, rain or shine.
- Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.
Rain or shine, I will go.
- Öyle ya da böyle gideceğim.