öteye

listen to the pronunciation of öteye
التركية - الإنجليزية
over
beyond

My team has never advanced beyond the quarter-finals. - Takımım hiç çeyrek finalden öteye gidemedi.

further
farther

He went no farther than the gate. - Kapıdan daha öteye gitmedi.

They walked three miles farther. - Onlar üç mil öteye yürüdü.

farther on, over there, beyond
öte
beyond

Some things in life are beyond our ability to control. - Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

öteye geçmek
To go beyond
öteye beriye
here and there, about
öteye beriye
here and there
öteye further on, yonder;
to the other side
öteye uçmak
overfly
öte
{e} above

You must, above all, be faithful to your friends. - Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

We live about three miles above this bridge. - Bu köprünün yaklaşık üç mil ötesinde yaşıyoruz.

öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öte
far

They walked three miles farther. - Onlar üç mil öteye yürüdü.

The questions involved go far beyond economics. - Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.

daha öteye
further
selâmlaşmaktan öteye gitmeyen
on bowing terms
öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
التركية - التركية

تعريف öteye في التركية التركية القاموس.

öteye beriye
Çeşitli yerlere
Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
öteye
المفضلات