ötedeki

listen to the pronunciation of ötedeki
التركية - الإنجليزية
yonder
ulterior
farther
yon
further
far
öte
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

This work is beyond my grasp. - Bu iş benim kavramamın ötesindedir.

öte
{e} above

Above and beyond this, he can read Hebrew. - Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.

You must, above all, be faithful to your friends. - Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öte
far

The questions involved go far beyond economics. - Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.

He went no farther than the gate. - Kapıdan daha öteye gitmedi.

daha ötedeki
farther
en ötedeki
farthest
en ötedeki
farthermost
öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
التركية - التركية

تعريف ötedeki في التركية التركية القاموس.

Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
ötedeki
المفضلات