I was about to suggest the same thing.
- Ben aynı şeyi önermek üzereydim.
There's no evidence to suggest that Tom was the killer.
- Tom'un katil olduğunu önermek için hiçbir kanıt yok.
I'd like to propose a toast.
- Ben bir tost önermek istiyorum.
I would like to propose a toast on your birthday.
- Doğum gününde bir tost önermek istiyorum.
I'd like to offer you some help.
- Sana biraz yardım önermek istiyorum.
Sometimes, accepting help is harder than offering it.
- Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
We have to come up with a plan.
- Bir plan önermek zorundayız.
Sometimes, accepting help is harder than offering it.
- Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
Several plans were proposed.
- Birkaç plan önerildi.
He proposed an alternate plan.
- O, alternatif bir plan önerdi.
Are you offering to help?
- Yardım etmeyi öneriyor musun?
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
- Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
Since I've never eaten here before, I don't know what to recommend.
- Daha önce burada hiç yemediğim için ne önereceğimi bilmiyorum.
I recommend you to go by train.
- Sana trenle gitmeni öneririm.
Doctors suggest drugs to fight diseases.
- Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
Your suggestion seems reasonable.
- Önerin mantıklı görünüyor.
Did he propose any solutions?
- O, hiç çözüm önerdi mi.
Several plans were proposed.
- Birkaç plan önerildi.
Now, we show how this lemma can be used to prove our main theorem.
- Şimdi, bu yardımcı önermenin nasıl ana önermemizi kanıtlamak için kullanılabileceğini gösteriyoruz.