He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.
It doesn't have any significance.
- Bunun herhangi bir önemi yok.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
It is important to emphasize that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
He placed emphasis on the importance of education.
- O, eğitimin önemini vurguladı.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
The amount of money we collected was insignificant.
- Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
The most precious thing in life is moments.
- Hayattaki en önemli şey anlardır.
It is important to stress that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
He laid stress on the importance of being punctual.
- Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
An important quality of steel is its strength.
- Çelik hakkında önemli bir kalite onun gücüdür.
It is important to strengthen the foundation.
- Temeli güçlendirmek önemlidir.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.