Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
I thought it might be significant.
- Onun önemli olabileceğini düşündüm.
Using cash makes you think money is truly substantial.
- Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.
He gave her a substantial sum.
- O ona önemli bir meblağ verdi.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Smoking is the major cause of lung cancer.
- Sigara içmek akciğer kanserinin en önemli nedenidir.
That is your major problem.
- O, senin önemli sorunundur.
Hard work is an essential element of success.
- Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
When you send a telegram, brevity is essential because you will be charged for every word.
- Bir telgraf gönderdiğinde, kısalığı önemli çünkü her kelime için ücretlendirileceksin.
Statues of Buddha are notable works of Japanese art.
- Buda heykelleri Japon sanatının önemli eserleridirler.
Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
Coal is especially important.
- Kömür özellikle önemlidir.
That's the only thing that's important.
- Önemli olan tek şey odur.
That's the only thing that's important.
- Önemli olan tek şey bu.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Getting your message across is much more important than trying to say it exactly like a native speaker would say it.
- Mesajınızı anlatmak bir yerlinin tam olarak söyleyeceği gibi onu söylemeye çalışmaktan çok daha önemlidir.
The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
Tom's French has improved significantly.
- Tom'un Fransızcası önemli oranda gelişti.
Which countries have developed significantly during the past ten years?
- Son on yıl boyunca hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?
The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
- Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
It's very important for Tom to visit his father's grave.
- Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
I have grave concerns.
- Önemli endişelerim var.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
- İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanyanın başkenti ve onun en önemli şehri.
This matter is of great importance.
- Bu sorun çok önemlidir.
This is a matter of great importance.
- Bu, çok önemli bir konu.
Among these views, the second one is of importance.
- Bu görüşler arasında ikincisi önemlidir.
Today's paper contains nothing of importance.
- Bugünkü gazete önemli bir şey içermiyor.
Fuel economy is a big advantage of this car.
- Yakıt tasarrufu bu arabanın önemli bir avantajıdır.
If you want to go, then go. If you don't want to, then it's no big deal.
- Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.
You seem to have made considerable progress since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri önemli ilerleme yapmış görünüyorsun.
The demand for rice in Japan is considerable.
- Japonya'da pirinç için talep önemli.
I learned how important it is to eat a healthy lunch.
- Sağlıklı bir öğle yemeği yemenin ne kadar önemli olduğunu öğrendim.
The main thing is that we're healthy.
- Önemli olan sağlıklı olmamız.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
The tower occupied a prominent spot on the ridge.
- Kule tepede önemli bir yer işgal etti.
He occupies a prominent position in the firm.
- O, firmada önemli bir konumu işgal eder.
We have a serious problem.
- Önemli bir problemimiz var.
The only thing that matters is that you are safe.
- Önemli olan tek şey, güvende olmandır.
The only thing that really matters is that you're safe now.
- Gerçekten önemli olan tek şey artık güvende olman.
Material conditions are extremely important.
- Malzeme koşulları son derece önemlidir.
Japan imports various raw materials from abroad.
- Japonya yurtdışından birçok önemli ham madde ithal eder.
It doesn't matter how smart you are.
- Ne kadar akıllı olduğun önemli değil.
It doesn't matter how beautiful your theory is, it doesn't matter how smart you are. If it doesn't agree with experiment, it's wrong.
- Teorinin ne kadar güzel olduğu önemli değil, ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer o deneyle uymuyorsa, o yanlıştır.
No matter how much I prod her, she refuses to start working on the assignment.
- Onu ne kadar çok teşvik ettiğim önemli değil, O, görev üzerinde çalışmaya başlamayı reddediyor.
Let's start focusing on more important matters.
- Daha önemli konular üzerinde odaklanmaya başlayalım.
He never forgot his ambition to become a leading politician.
- O önemli bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
This problem is only of secondary importance.
- Bu problem sadece ikincil derecede önemli.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
It doesn't have any significance.
- Bunun herhangi bir önemi yok.
The familiar place had a new significance for her.
- Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
That's not important, is it?
- Bu önemli değil, değil mi?
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter whether you come or not.
- Gelip gelmemen önemli değil.
I'm about to tell you something important.
- Sana önemli bir şey söylemek üzereyim.
Tom wanted to tell Mary something important.
- Tom Mary'ye önemli bir şey söylemek istedi.
It does not matter to me whether you come or not.
- Gelip gelmemen benim için önemli değil.
It does not matter that he did not know about it.
- Onu bilmediği önemli değil
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Life has improved markedly.
- Hayat önemli derecede ilerledi.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
We should not place too much emphasis on money.
- Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.
He put great emphasis on spoken English.
- Konuşulan İngilizceye büyük önem verdi.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
A considerable amount of money was appropriated for the national defense.
- Önemli miktarda para ulusal savunma için tahsis edilmiştir.
Travelling causes a significant amount of pollution.
- Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
The dollar's exchange rate has dropped dramatically.
- Doların döviz kuru önemli ölçüde düştü.
Tom is doing significantly better.
- Tom önemli derecede daha iyi yapıyor.
This is significantly different.
- Bu önemli derecede farklı.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
- Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
It's important to take cultural relativism into account before judging another culture.
- Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
I've got something more important on my mind at the moment.
- Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Cildinize itina etmeniz mühimdir.
- Cildinize özen göstermeniz önemlidir.
Tabiat, her sayfasında mühim muhteva sunan yegâne kitaptır.
- Doğa, her sayfasında önemli içerik sunan tek kitaptır.