önemi

listen to the pronunciation of önemi
التركية - الإنجليزية
in significance
mattered
önem
importance

He put emphasis on the importance of the exercise. - O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.

You must bring home to him the importance of the matter. - Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.

önem
(Hukuk) significance

Today I will be speaking about the significance of sports in modern society. - Bugün modern toplumda sporun önemi hakkında konuşacağım.

The familiar place had a new significance for her. - Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.

önemi olmak
count
önemi olmak
to matter
önemi olmak
matter
Önemi yok
Never mind, It makes no odds
önemi olmak
import
önemi olmak
weigh
önemi yok
it makes no matter
önemi yok
no matter

No matter how many times I've been shown, I just can't learn how to tie a tie. - Bana kaç kez gösterilirse gösterilsin önemi yok, ben sadece kravat bağlamayı öğrenemiyorum.

No matter what you do, you have to do your best. - Ne yaparsan yap önemi yok, elinden geleni yapmak zorundasın.

önemi yok
it doesn't matter

It doesn't matter what I think. - Ne düşündüğümün önemi yok.

It doesn't matter whether she admits her guilt or not. - Suçunu kabul edip etmemesinin hiçbir önemi yok.

önemi yok
(Konuşma Dili) It doesn't matter./It's not important
önem
{i} interest

Tom brought up an interesting point during the meeting. - Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.

That's interesting, but not important. - Bu ilginç ama önemli değil.

önem
magnitude
önem
{i} matter

It doesn't matter when you come. - Ne zaman geldiğin önemli değil.

It doesn't matter whether you answer or not. - Cevap verip vermemem önemli değil.

önem
{i} consequence

They're of no consequence. - Onların hiç önemi yok.

I think the consequences are fairly significant. - Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

önem
emphasis

He placed emphasis on the importance of education. - O, eğitimin önemini vurguladı.

We should not place too much emphasis on money. - Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.

önem
severity
önem
value

If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth. - Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.

Moral values are important in society. - Ahlaki değerler toplumda önemlidir.

önem
{i} amount

Mushrooms contain significant amounts of minerals. - Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.

The amount of money we collected was insignificant. - Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.

önem
{i} accent
önem
{i} stature
hayati önemi olan
fateful
onun önemi yok
it is neither here nor there
önem
heed

I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice. - Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.

önem
substance
önem
heftiness
önem
noteworthiness
önemi yok
of no consequence
önemi yok
neither here nor there
önem
{i} account

It's important to take cultural relativism into account before judging another culture. - Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.

The problem is important on that account. - Sorun, o nedenle önemlidir.

önem
immediacy
önem
cruciality
önem
meaning

Intonation is very important. It can completely change the meaning. - Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.

önem
note

There were important notes in that notebook. - O not defterinde önemli notlar vardı.

The teacher stressed the importance of taking notes. - Öğretmen not almanın önemini vurguladı.

önem
moment

I've got something more important on my mind at the moment. - Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.

We shared happy and important moments. - Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.

önem
urgency
önem
stress

The teacher stressed the importance of daily practice. - Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.

The teacher stressed the importance of taking notes. - Öğretmen not almanın önemini vurguladı.

önem
weight

His opinions carry weight. - Onun fikirleri önemlidir.

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

önemi yok
it makes no odds
önemi yok
that makes no odds
artık önemi yok
it doesn't matter anymore
artık önemi yok
it's not important anymore
gereken önemi vermek
give the full treatment
gereken önemi vermeme
underestimation
hayati önemi olmayan şey
nonessential
hayati önemi olmayan şeyler
nonessentials
hiç önemi olmayan şey
no big deal
hiç önemi yok
it doesn't matter in the least
ne önemi var
What does it matter
paranın önemi yok
money is no object
tarihsel önemi olan
storied
önem
regard

We regard him as an important man. - Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.

Scientists regard the discovery as important. - Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.

önem
strength

They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses. - Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.

In judo, technique is more important than strength. - Judoda teknik, güçten daha önemlidir.

önem
import

Water is important for people. - Su, insanlar için önemlidir.

I have an important role. - Önemli bir rolüm var.

önem
significancy
önem
consideration
önem
importance, emphasis, magnitude, consequence
önem
prominence
önem
substantiality
önem
gravity
önem
materiality
التركية - التركية

تعريف önemi في التركية التركية القاموس.

Önem
yer
Önem
ehemmiyet
önem
Bir şeyin nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durmu, ehemmiyet
önemi
المفضلات