Tom is always one step ahead of us.
- Tom her zaman bizden bir adım öndedir.
He is ahead of his class in English.
- O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
John puts his career before his family.
- John mesleğini ailesinden daha önde tutar.
Our team is two points ahead.
- Takımımız iki puan öndedir.
I see a red car ahead.
- Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
He is the foremost authority on heart surgery.
- Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir.
Mary is the country's foremost expert on the conflict in Syria.
- Mary ülkenin Suriye'deki çatışma konusundaki en önde gelen uzmanıdır.
I got there early and was able to get a seat in front.
- Oraya erken gittim ve önde bir koltuk alabildim.
They were arguing about who should sit in front.
- Önde kim oturacak diye münakaşa ediyorlardı.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
I have seen that face somewhere before.
- O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
There is a lake in front of my house.
- Evimin önünde bir göl var.
He is the foremost authority on heart surgery.
- Kalp cerrahisinde en önde gelen otoritedir.
Subrahmanyan Chandrasekhar was one of the foremost astrophysicists of the twentieth century.
- Subrahmanyan Chandrasekhar yirminci yüzyılın önde gelen astrofizikçilerinden biriydi.
Some prominent tennis players behave like spoiled brats.
- Bazı önde gelen tenis oyuncuları şımarık çocuklar gibi davranırlar.
Fadil was a prominent doctor in the area.
- Fadıl bölgede önde gelen bir doktordu.
Mary is the world’s leading expert on squirrels.
- Mary sincaplar konusunda dünyanın önde gelen uzmanıdır.
Dr. Jackson is one of the leading cardiologists in Boston.
- Doktor Jackson Boston'da önde gelen kardiyologlardan biri.
In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
She stepped forward to shake his hand.
- Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
In 776 B.C., the first Olympic Games were held at the foot of Mount Olympus to honor the Greeks' chief god, Zeus.
- Yunanların önde gelen tanrısı Zeus'u şereflendirmek için İsa'dan Önce 776'da ilk Olimpiyat oyunları Olimpos Dağının eteğinde düzenlendi.
Water, forests, and minerals are important natural resources.
- Su, ormanlar ve mineraller önemli doğal kaynaklardır.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
Tom was sitting in the front of the bus.
- Tom otobüsün önünde oturuyordu.
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
It's the first time I scream in presence of the manager. I saw a big cockroach on the table!
- Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
Tom was the one who broke the windshield of Mary's car.
- Mary'nin arabasının ön camını kıran kişi Tom'du.
Tom wrote his name on every dirty car windshield in the parking lot.
- Tom otoparktaki her kirli araba ön camına adını yazdı.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.