The ice has fossilised many prehistoric animals.
- Buz birçok tarih öncesi hayvanlar fosilleştirdi.
Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
The space telescope will help us know the universe much better than before.
- Uzay teleskobu bize evreni tanımada öncesinden çok daha fazla yardım edecek.
I've known your father since before you were born.
- Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
He went to Paris two years ago.
- O, Paris'e iki yıl önce gitti.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
We prepared snacks beforehand.
- Biz önceden aperatifleri hazırladık.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
For one thing he is lazy, for another he drinks.
- Öncelikle o tembeldir, diğer taraftan içki içer.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Tell him it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
Above all, be patient.
- Her şeyden önce, sabırlı olun.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
- Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
Can you give us a preview?
- Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?
Admission is free for preschool children.
- Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.
How do you know if your child is ready for preschool?
- Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?
I love old prewar gangster movies.
- Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.
This building was erected 300 years ago.
- Bu bina 300 yıl önce inşa edildi.
This building was erected 300 years ago.
- Bu yapı 300 yıl önce dikildi.
Freshness is our top priority.
- Tazelik bizim önceliğimizdir.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
He came home early in order to see the children before they went to bed.
- Onlar yatmadan önce çocukları görmek için eve erken geldi.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
Prior to your arrival, he left for London.
- Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden diyebilirsiniz.
I've got to take my library books back before January 25th.
- 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
He came back before eight.
- Sekizden önce geri döndü.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.