Tom had a hunch that Mary was lying.
- Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.
Tom had a hunch that Mary was seeing someone else.
- Tom'un Mary'nin başka biriyle görüştüğüne dair bir önsezisi vardı.
What is your intuition telling you?
- Önsezin sana ne söylüyor?
Despite her foreboding, Mary entered the cellar.
- Onun önsezisine rağmen Mary kilere girdi.
After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.
I had a premonition of Tom dying.
- Tom'un ölmesiyle ilgili bir önsezim vardı.
I had a premonition that Tom would die.
- Tom'un öleceğine dair bir önsezim vardı.
I was following a hunch.
- Bir önseziyi izliyordum.
Tom had a hunch that Mary was lying.
- Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.