The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
- Yargıç onun ömür boyu hapsedileceğini söylediğinde adam sinir krizine girdi.
Pigeons stay with the same partner for life.
- Güvercinler ömür boyu aynı eşle kalırlar.
Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
Tom and Mary became lifelong friends.
- Tom ve Mary ömür boyu arkadaş oldu.
Working in the Kremlin has been my lifelong dream.
- Kremlin'de çalışmak benim ömür boyu süren düşüm olmuştur.
This is the opportunity of a lifetime.
- Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
Tom was given a life sentence for killing a security guard.
- Tom'a bir güvenlik görevlisini öldürdüğü için ömür boyu hapis cezası verildi.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.