The seller weighs the cheese on the copper scales.
- Satıcı bakır ölçeklerde peynir tartıyor.
These are graded on a hundred-point scale.
- Bunlar yüz puanlık bir ölçekte derecelendirilir.
Mary is a very beautiful woman. On a scale of one to ten, she's an eleven.
- Mary çok güzel bir kadın. Ona bir ölçekle, o bir on bir.