Ben zaman zaman kütüphaneye giderim.
- I go to the library from time to time.
Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
- You should look after the children from time to time.
Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
- My son came to see me from time to time.
Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
- My uncle comes to see me from time to time.
Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.
- More often than not, people believe what you tell them.
Onlar ara sıra et yerler.
- They eat meat on occasion.
Ara sıra okula gitmem.
- I am absent from school on occasion.
Tom bazen bana hâlâ yazıyor.
- Tom still writes to me from time to time.
Hâlâ seni bazen düşünüyorum.
- I still think about you from time to time.
O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.
- He reads detective stories on occasion.
Biz zaman zaman buluştuk.
- We've met on occasion.
German men go to the hairdresser more often than German women.
- Deutsche Männer gehen öfter zum Frisör als deutsche Frauen.
It happens more often than you would think.
- Das passiert öfter, als du denkst.