The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
- Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
The angry mob attacked the building.
- Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
She was somehow incensed against me.
- Her nedense bana karşı öfkeliydi.
Tom had never seen Mary so furious.
- Tom Mary'yi bu kadar öfkeli görmemişti.
Colorless green ideas sleep furiously.
- Renksiz yeşil fikirler öfkelice uyur.
Mike wore an indignant look.
- Mike öfkeli bir görüntü takındı.
She was indignant when I said she was lying.
- Yalan söylediğini söylediğimde o öfkeliydi.
You're not still sore, are you?
- Hâlâ öfkeli değilsin, değil mi?
Tom looked irritated.
- Tom öfkeli görünüyordu.
He's raging because his wish hasn't been granted.
- Onun isteği yerine getirilmediği için o öfkeli.
He could no longer contain his anger.
- O artık öfkesini tutamadı.
Her voice was quivering with anger.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
He was trembling with rage.
- O, öfke yüzünden titriyordu.
The child is helpless in his rage.
- Çocuk öfkesinde çaresizdir.
Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
Cathy has a hot temper.
- Cathy'nin öfkesi var.
Ken is not the type of person who loses his temper easily.
- Ken öfkesini kolayca kaybeden insan tipi değildir.
Tom stormed into his office and slammed the door.
- Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
A frown may express anger or displeasure.
- Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
Sami was exasperated by Layla's behavior.
- Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.