He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.