I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
This book is designed to teach children how to read.
- Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
He wanted to teach English at school.
- Okulda İngilizce öğretmek istedi.
Miss Smith teaches English at this school.
- Bayan Smith bu okulda İngilizce öğretmektedir.
I use animals to instruct people.
- İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.
Teaching English is his profession.
- İngilizce öğretmek onun mesleğidir.
This book is designed to teach children how to read.
- Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.