This book is designed to teach children how to read.
- Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
Her job is to teach English.
- Onun işi İngilizce öğretmektir.
I was taught English by a foreigner.
- Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
This book is both interesting and instructive.
- Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
I use animals to instruct people.
- İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.
How long has it been since you gave up teaching at that school?
- O okulda öğretmekten vazgeçtiğinden beri ne kadar süre oldu?
Tom isn't qualified to teach high school.
- Tom lisede öğretmek için nitelikli değil.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
This book is designed to teach children how to read.
- Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
Teaching English is his profession.
- İngilizce öğretmek onun mesleğidir.