öğretilmemiş

listen to the pronunciation of öğretilmemiş
التركية - الإنجليزية
untaught
untutored
öğret
{f} taught

I was taught English by a foreigner. - Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

öğret
{f} teach

Are you a teacher? Yes, I am. - Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.

I know that you're a teacher. - Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.

öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

This book is both interesting and instructive. - Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.

The story is at once interesting and instructive. - Hikaye hem ilginç hem de öğretici.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

I am very tired from teaching. - Öğretmekten çok yoruldum.

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

öğret
edify
öğret
school

Tom always stays at school as late as the teachers allow him to. - Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.

This is the school where she is teaching. - Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.

öğret
schooling
öğretilmemiş
المفضلات