Well, that was an instructive lesson.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.