öğrenimli

listen to the pronunciation of öğrenimli
التركية - الإنجليزية
educated
Having attained a level of higher education, such as a college degree
Simple past tense and past participle of educate
having or based on relevant experience; "an educated guess"; "an enlightened electorate"
possessing an education (especially having more than average knowledge) adequately educated in the use of numerical terms and concepts especially in arithmetical operations having or based on relevant experience; "an educated guess"; "an enlightened electorate
possessing an education (especially having more than average knowledge)
past of educate
adequately educated in the use of numerical terms and concepts especially in arithmetical operations
{s} knowledgeable, intellectual; learned, literate
Formed or developed by education; as, an educated man
Someone who is educated has a high standard of learning. He is an educated, amiable and decent man. = learned
öğrenim
{i} study

I want to study abroad next year. - Gelecek yıl yurtdişinda öğrenim yapmak istiyorum.

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

öğrenim
{i} scholarship
öğrenim
{i} instruction
öğrenim
{i} education

That country is turning into a society with high education. - O ülke yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.

öğrenim
{i} teach

My brother in Boston is studying to become a teacher. - Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.

öğrenim
finding out
öğrenim
(Askeri) learning resource centre
öğrenim
learning

Language learning is like the number system; it has a beginning but doesn't have an end. - Dil öğrenimi sayı sistemi gibidir; onun bir başlangıcı vardır ama sonu yoktur.

öğrenim
education, schooling (acquisition of knowledge)
öğrenim
(Hukuk) training
öğrenim
education tahsil
التركية - التركية
Öğrenim görmüş, okumuş, tahsilli
Öğrenim
tahsil
öz öğrenimli
Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren, otodidakt
öğrenim
Herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil
öğrenim
Herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışma, tahsil: "Öğrenimini bitirmeye bir yıl kala Türkiye'deki büyük fabrika sahiplerinden çağrılar alıyormuş."- M. C. Anday
öğrenimli
المفضلات