öğrenciler

listen to the pronunciation of öğrenciler
التركية - الإنجليزية
(aynı yıl mezun olan) class
students

Praise stimulates students to work hard. - Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.

Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it. - Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.

öğrenci
pupil

The pupil was punished for smoking. - Öğrenci sigara içtiği için cezalandırıldı.

The pupil was half asleep in class. - Öğrenci sınıfta uyukluyordu.

öğrenci
student

The students' lunch period is from twelve to one. - Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.

Few students know how to read Latin. - Latince'nin nasıl okunacağını çok az öğrenci bilir.

öğrenciler için indirim var mı
Are there any discounts for students
öğrenci
students

Students should develop their reading skills. - Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.

The students' lunch period is from twelve to one. - Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.

öğrenci
disciple
öğrenci
(kız) schoolgirl
öğrenci
learner

Educators should respect learners' mother tongue. - Eğitimciler öğrencilerin ana diline saygı göstermeliler.

You are a fast learner. - Sen hızlı bir öğrencisin.

öğrenci
student, pupil; (kız) schoolgirl; (erkek) schoolboy; (askeri) cadet
öğrenci
pupilary
öğrenci
{s} pupillary
öğrenci
tutee
öğrenci
seminarist
öğrenci
{i} scholar

This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad. - Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı.

Eileen was a very good student. She earned a scholarship to attend Syracuse University. - Eileen çok iyi bir öğrenciydi. O Syracuse Üniversitesinde okumak için bir burs kazandı.

öğrenci
dayboy
öğrenci
(erkek) schoolboy
öğrenci
schoolboy

Tom was as excited as a schoolboy. - Tom bir öğrenci gibi heyecanlıydı.

Today schoolboys are more naughty than earlier. - Bugünkü erkek öğrenciler daha öncekilerden daha yaramazdırlar.

öğrenci
schoolgirl

She showed me a picture of her mother as a schoolgirl. - O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.

Tom giggled like a schoolgirl. - Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.

öğrenci
trainee
ikişer ikişer yürüyen öğrenciler
crocodile
okul dışı öğrenciler için yapılan
extramural
التركية - التركية

تعريف öğrenciler في التركية التركية القاموس.

Öğrenci
(Hukuk) ŞAKİRT
Öğrenci
tilmiz
Öğrenci
okul çocuğu
Öğrenci
talebe

Talebe 256'nın karekökü on altıdır diye cevapladı. - Öğrenci 256'nın karekökü on altıdır diye yanıtladı.

Toplam olarak takribî bin talebe var. - Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.

öğrenci
Bir bilim veya sanat yetkilisinin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konuda çalışan kimse
öğrenci
Özel ders alan kimse
öğrenci
Öğrenim görmek amacıyla herhangi bir öğretim kurumunda okuyan kimse, talebe, şakirt
öğrenci
tilmi
öğrenciler
المفضلات