öğleden

listen to the pronunciation of öğleden
التركية - الإنجليزية
meridiem
(Coğrafya) See: ante-meridiem and post-meridiem
öğle
noon

We usually have lunch at noon. - Öğlen yemeğimizi genellikle öğlen yeriz.

This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid. - Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.

öğleden önce
(Ticaret) ante-meridiem a.m
öğleden önce
am
öğleden önce
ante-meridiem (a.m.)
öğleden önce
a/m
öğleden evvel
forenoon
öğleden evvel
in the morning, a.m
öğleden sonra
post meridiem
öğleden sonra
in the afternoon
öğleden sonra
in the afternoon, p.m
öğleden sonra
pip emma
öğleden sonraki
postmeridian
öğleden sonraya ait
postmeridian
öğleden önce
a.m
öğleden önce
in the forenoon
öğleden sonra
p.m
dün öğleden sonra
yesterday afternoon
öğle
lunchtime

We should get to Chicago by lunchtime. - Biz öğle yemeği saatine kadar Chicago'ya varmalıyız.

At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family. - Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.

öğle
midday

It took place around midday. - Öğle civarında gerçekleşti.

They will contact us before midday today. - Onlar bugün öğleden önce bizimle iletişime geçecekler.

öğleden sonra
afternoon

I spent the whole afternoon chatting with friends. - Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.

Is there a flight in the afternoon? - Öğleden sonra bir uçuş var mı?

öğleden sonra
pm
öğleden sonra
postmeridian
öğleden sonra
p m
öğleden önce
ante meridiem
öğleden önce
a m
öğle
noons
öğle
noon, midday
öğle
noonday
öğleden önce
ack emma
التركية - التركية

تعريف öğleden في التركية التركية القاموس.

Öğle
öğlen
Öğle
zeval
öğle
Gün ortası
öğle
bakınız: öğle namazı
öğle
Gün ortası: "Ertesi gün öğleye kadar nasıl vakit geçireceğini bilemedi."- P. Safa. Öğle ezanı. Öğle namazı: "Öğleyi de kılar, sonra ağıla çıkarım."- Ö. Seyfettin
öğle
(Osmanlı Dönemi) zuhr