We'll go to the lake to have lunch.
- Öğle yemeği yemek için göle gideceğiz.
My father stopped reading to have lunch.
- Babam öğle yemeği yemek için okumayı bıraktı.
Tom didn't have time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.