çocuksuz

listen to the pronunciation of çocuksuz
التركية - الإنجليزية
childless

I'm single and childless. - Bekarım ve çocuksuzum.

Tom and Mary died childless. - Tom ve Mary çocuksuz öldüler.

without encumbrances
without encumbrance
issueless
without children
çocuk
kid

Please pass it to the other kids. - Lütfen onu diğer çocuklara uzat.

My mother died when I was a kid. - Annem ben çocukken öldü.

çocuk
child

People of Almaty, let us create a child-friendly city! - Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

çocuksuz aile
childless families
çocuksuz ölmek
die without issue
çocuksuz ölmek
die childless
çocuk
{i} baby

Tom wants Mary to babysit his children. - Tom, Mary'nin çocuklarına bakıcılık yapmasını istiyor.

Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice. - Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.

çocuk
children

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

Larry Ewing is married and the father of two children. - Larry Ewing evli ve iki çocuk babasıdır.

çocuk
(ısk.) bairn
çocuk
fairy

Children like fairy tales. - Çocuklar peri masallarını severler.

When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike. - Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.

çocuk
juvenile

The increase in juvenile delinquency is a serious problem. - Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.

Isn't that a little juvenile? - O küçük bir çocuk değil mi?

çocuk
kid's

This park is a little kid's paradise. - Bu park küçük çocukların cennetidir.

çocuk
bairn
çocuk
dandiprat
çocuk
enfant
çocuk
bantling
çocuk
mite
çocuk
bambino
çocuk
chick

Chicken pox is a common sickness in children. - Su çiçeği çocuklarda yaygın bir hastalıktır.

Chicken pox is a common childhood illness. - Suçiçeği yaygın bir çocukluk hastalığıdır.

çocuk
(deyim) the small fry
çocuk
(Latin) infantia
çocuk
stripling
çocuk
encumbrance
çocuk
youngster
Çocuk
childrens
Çocuk
paediatric
çocuk
kinder

The kindergarten children were walking hand in hand in the park. - Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.

When she was in kindergarten, all the boys used to call her princess. - O, anaokulundayken, bütün erkek çocukları ona prenses derdi.

çocuk
children's
Çocuk
(Tıp) offspring
çocuk
junior

Tom and Mary had a child and called him Tom Junior. - Tom ve Mary'nin bir çocukları vardı ve ona Tom Junior adını verdiler.

çocuk
son

The boy singing a song is my brother. - Şarkı söyleyen çocuk benim erkek kardeşimdir.

Tom told his son the story about a monster that ate children. - Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.

çocuk
childish. Ç
çocuk
(erkek) nipper
çocuk
child, infant
çocuk
infant

The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants. - Arkeologlar yüzün üzerinde mezar keşfetti, onlardan birkaçı küçük çocuklara aitti.

There have been several cases of infantile paralysis. - Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.

çocuk
child, chit, youngster, kid; infant; kid, boy, childish person; childish, infantile
çocuk
moppet
çocuk
seed

The children collect seeds of various shapes and colours. - Çocuklar çeşitli şekil ve renklerde tohum toplarlar.

çocuk
brat

You shouldn't allow your son to act like a selfish brat. - Oğlunun bencil bir çocuk gibi davranmasına izin vermemelisin.

Some prominent tennis players behave like spoiled brats. - Bazı önde gelen tenis oyuncuları şımarık çocuklar gibi davranırlar.

çocuk
infantile

There have been several cases of infantile paralysis. - Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.

çocuk
chit
çocuk
progeny
çocuk
spoil

A child is spoiled by too much attention. - Çocuk çok fazla ilgi ile şımarır.

I don't like spoiled children. - Ben şımarık çocukları sevmem.

çocuk
kiddie
çocuk
creche
çocuk
infantine
çocuk
encumber
التركية - التركية