A childhood illness left her blind.
- Bir çocukluk hastalığı onu kör bıraktı.
Yumiko married a childhood friend last June.
- Geçen Haziran Yumiko, bir çocukluk arkadaşıyla evlendi.
Tom Jackson was a boyhood hero of mine.
- Tom Jackson benim çocukluk kahramanımdı.
They laughed at the photograph of my boyhood.
- Çocukluk fotoğrafıma güldüler.