çizgiler

listen to the pronunciation of çizgiler
التركية - الإنجليزية
lines

He drew some vertical lines on the paper. - Kağıt üzerinde bazı dikey çizgiler çizdi.

The playground is divided into three areas by white lines. - Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.

Dispositions made to cover extended positions, and presenting a front in but one direction to an enemy
Third-person singular simple present indicative form of line
plural form of line
communication lines, the routes along which communications travel from one person to another; the lines on which particles flow
design and layout term
Form of a vessel as shown by the outlines of vertical, horizontal, and oblique sections
A drawing depicting the hull form as a series of planes intersecting the hull surfaces
The reins with which a horse is guided by his driver
number of lines in a group
Common term used to describe the filters of a DSA (e g , 400 line analyzer)
A nautical term for ropes
{i} communication lines
The dispersed families of repeated sequences in mammals that are several thousand base pairs in length and occur >20,000 times in the genome
The LINES element is the total number of data instances along the vertical axis of an image For Viking Lander EDR images, the number of lines is always 512 lines
total lines (in a function or file or project)
A straight line segment between two points
third-person singular of line
sometimes lines are placed over swaras or words to indicate that they should be performed faster A single line doubles the speed of the swaras, and a double line quadruples the speed of the swaras (see also vertical line)
çizgi
line

In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. - Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

These two lines cut across each other at right angles. - Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.

çizgiler oluşturmak
striate
çizgi
line; stripe, bar; dash; scratch, mark; (tende) furrow
çizgi
score
dikey çizgiler
(Bilgisayar) vertical lines
dip çizgiler
(Spor) end lines
kesik çizgiler
(Bilgisayar) dashes
kesik çizgiler
boundary lines
çizgi
dint
çizgi
demarcation
çizgi
ruler
çizgi
{i} grain
çizgi
hyphen
çizgi
dash

Tom made a dash for the front door. - Tom ön kapı için bir çizgi yaptı.

çizgi
stripe

I would like to try the blue striped skirt. - Ben mavi çizgili eteği denemek istiyorum.

I like this striped shirt. - Bu çizgili gömleği seviyorum.

çizgi
stroke
çizgi
streak

This lucky streak won't last forever. - Bu şanslı çizgi sonsuza dek sürmeyecek.

çizgi
mark

On your marks, get set, go! - Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!

çizgi
furrow
basit çizgiler
(Bilgisayar) basic dashes
desenli çizgiler
(Bilgisayar) patterned lines
dikenli çizgiler
(Bilgisayar) awning stripes
gezer çizgiler
(Askeri) floating lines
kesikli çizgiler
(Bilgisayar) cutout dashes
noktalar ve çizgiler
dot and dash
renkler ve çizgiler
(Bilgisayar) colors and lines
çapraz çizgiler çizmek
cross
çapraz çizgiler çizmek
crisscross
çizgi
drawing

The girl spends hours drawing superhero comics. - Kız süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

The boy spends hours drawing superhero comics. - Çocuk süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

çizgi
scratch
çizgi
wheal
çizgi
line, boundary, limit
çizgi
line (of action or thought)
çizgi
part (in a person's hair)
çizgi
groove
çizgi
dash , line
çizgi
stria
çizgi
line, wrinkle, furrow
çizgi
bar
çizgi
scratch, scar; score
çizgi
stripe; stria, striation
çizgi
(cetvelle) ruling
çizgi
wale
çizgi
mark, dash
çizgi
band
çizgi
(Diş Hekimliği) linea
çizgi
flick
çizgi
serif
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) HÜBÜK
hutut
(Osmanlı Dönemi) HABAİK
çizgi
Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim
Çizgi
hat
Çizgi
(Osmanlı Dönemi) CÜDDET
Çizgi
(Osmanlı Dönemi) HABÎKE
Çizgi
çizik
Çizgi
tahril
Çizgi
cızık
Çizgi
çizi
çizgi
Temel
dış çizgiler durumu
Ayrı ayrı birliklerin çevreden merkeze ulaşan yollarla düşman üzerinde birleşmesi
çizgi
Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat
çizgi
Yüz ve vücut hatlarının her biri
çizgi
Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat, tahril: "Bu kâğıda üç çizgi çekti."- Ö. Seyfettin
çizgi
Temel: "Ben hayatımı yeniden ve bambaşka çizgiler üzerinde kuracağım."- A. İlhan
çizgi
Bir durumdan başka bir duruma atlanan, geçilen yer, sınır
çizgi
Yüz ve vücut hatlarının her biri: "Gözlerinin rengi, yüzünün çizgileri, boyu bosu bile değişmiyordu."- O. Rifat
çizgiler
المفضلات