çiğde

listen to the pronunciation of çiğde
التركية - الإنجليزية
jujube (the fruit)
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: cehrigiller,hünnapgiller,ünnabiye) [syn.: çiğde, hünnap] jujube
jujube tree
jujube hünnap, unnap
jujube
lotus
çiğ
raw

To my surprise, they ate the meat raw. - Benim için sürpriz oldu, onlar eti çiğ yediler.

Tom likes eating raw oysters. - Tom çiğ istiridye yemeği seviyor.

çiğ
uncooked

Atuqtuaq eats the seal blubber uncooked. - Atuqtuaq fok balığını çiğ yer.

çiğ
loud

Can you stop chewing gum so loudly? - Bu kadar yüksek sesle sakız çiğnemeyi kesebilir misin?

çiğ
unripe
çiğ
unbaked
çiğ
dew

The dew is on the leaves of grass. - Çiğ çim yaprakları üzerinde.

The dew evaporated when the sun rose. - Güneş doğduğunda çiğ buharlaştı.

çiğ
unseemly, inappropriate (act, words)
çiğ
raw, uncooked; not completely cooked
çiğ
raw, uncooked; unripe; crude, tactless
çiğ
ill-bred, untutored
çiğ
harsh (color, light)
çiğ
half baked
çiğ
rare
çiğ
{i} frost
التركية - التركية
Ayrı çanak yapraklı iki çeneklilerden bir ağaç, hünnap (Zizyphus sativa)
Hünnap
Ayrı çanak yapraklı iki çeneklilerden bir ağaç, hünnap
Bu ağacın kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğünde, güzün olgunlaşan yemişi
çiğ
Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmiş olmayan
çiğ
Yaşının gerektirdiği görgüye ve olgunluğa erişmiş olmayan: "Fakat Cemal Paşa, çiğ bir politikacı değildi."- F. R. Atay
çiğ
Yersiz ve yakışıksız
çiğ
Pişmemiş veya az pişmiş
çiğ
Gözü rahatsız eden, göze batan (renk, ışık): "Koca Mustafapaşa'daki berber Selim'in aynası karşısında çiğ renkleri buna benzeyen çok süslü bir resim asılıydı."- R. H. Karay
çiğ
Yersiz ve yakışıksız: "Bu, benim gibi yaşını başını almış bir adam tarafından pek çiğ bir hareket olurdu."- Y. K. Karaosmanoğlu
çiğ
Gözü rahatsız eden, göze batan
çiğde
المفضلات