çiçekli

listen to the pronunciation of çiçekli
التركية - الإنجليزية
(something) which contains flowers, flowered, flowery
flowery

Mary wore a flowery skirt. - Mary çiçekli bir etek giydi.

flowering
florid
blooming
flowered

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

Mary wore a flowered dress. - Meryem çiçekli bir elbise giydi.

(someone) who has smallpox
(plant) which is in bloom, florescent, efflorescent
decorated with flowers or floral drawings, flowered, beflowered
abloom
flowered, flowery, with flowers
floral

I wear a floral dress. - Çiçekli bir elbise giyiyorum.

flower-bearing
primrose
bloomy
floriferous
çiçek
flower

All the flowers in the garden are yellow. - Bahçedeki tüm çiçekler sarı.

My father is watering the flowers. - Babam çiçekleri suluyor.

çiçekli asma dekor
swag
çiçekli bitki
phanerogam
çiçekli bitkiler
flowering plants
çiçekli dişbudak ağacı
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: zeytingiller,zeytuniye) [syn.: çiçekli dişbudak ağacı, kudrethelvası] manna ash, flowering ash
çiçek
{i} smallpox

They said he had a weak form of smallpox. - Onun çiçek hastalığının zayıf evresini geçirdiğini söylediler.

Smallpox was unknown to Native Americans. - Çiçek Kızılderililer tarafından bilinmiyordu.

çiçek
(Biyokimya) efflorescence
çiçek
blossome

How beautiful the roses blossomed this summer. - Güller bu yaz ne de güzel çiçek açtı.

Her talent blossomed early. - Onun yeteneği erken çiçek açtı.

çiçek
variola
çiçek
floral

I wear a floral dress. - Çiçekli bir elbise giyiyorum.

I love this floral arrangement. - Bu çiçek aranjmanını seviyorum.

çiçek
blossom

The cherry trees are in full blossom. - Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

The cherry blossoms will be out in April. - Kiraz çiçekleri Nisan'da çıkacak.

çiçek
{i} bloom

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

Çiçek
inflorescences
bahar bayramı çiçekli direği
Maypole
mor top çiçekli bitki
knapweed
sarı çiçekli çok yıllık bir bitki
viper's grass
yaprak dökmeyen büyük çiçekli kısa ağaç
rhododendron
Çiçek
(isim) Flower, blossom
çiçek
flower, blossom, bloom
çiçek
(Konuşma Dili) loose woman, sexually promiscuous woman
çiçek
flower; blossom, bloom; smallpox; floral
çiçek
(Konuşma Dili) charming scoundrel; charming woman who is up to no good
çiçek
chem. flowers, (a) sublimate: kükürt çiçeği flowers of sulfur
çiçek
flowering plant, flower; ornamental plant
çiçek
catkin
çiçek
posy
çok çiçekli
multiflorous
التركية - التركية
Çiçeği veya çiçek resimleri olan
Çiçeği veya çiçek resimleri olan: "Gölgelerinde koyunlar otlayan çiçekli badem ağaçlarının altından geçtiler."- Ö. Seyfettin
(Osmanlı Dönemi) çiçekdar
(Osmanlı Dönemi) müzehher
çiçEKLi-KıZDOğDU-BURGAZ-ALıçLı-ELDiZAN-BOZYAYLA-AğıN-ASAR-AKDAğ-GöKüZ-KOCAYYALA-
Afyonkarahisar ilinde bir yayla
çiçekli bitkiler
Tohumlu bitkiler
kökten çiçekli
Çiçekleri kök saptan veya kök yanından süren bitki çeşitlerine denir
Çiçek
(Osmanlı Dönemi) İŞGÜFE
Çiçek
(Osmanlı Dönemi) BİŞKUFE
çiçek
Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi
çiçek
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi: "Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım."- R. H. Karay
çiçek
Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz
çiçek
İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
çiçek
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse
çiçek
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
çiçek
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse. İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
çiçek
şükufe
çiçekli
المفضلات